BİR İNSANLIK DRAMI ÇERKEZ SÜRGÜNÜ VE UŞAK

Siz, Suriye’de yaşanan insanlık dramının sadece günümüzde yaşandığını mı sanıyorsunuz?

Gelin günümüzden 152 yıl önce yaşanan bir insanlık dramına göz atalım: Kafkas Rus savaşları sonrası Çerkez halkının yaşadığı insanlık dramını bir hatırlayalım. Özgürlüğü uğruna ata toprağını terk eden 3 milyon civarında Çerkez’in dramı, bugün Suriye veya dünyanın başka yerinde yaşanan soykırım gibi olaylardan farkı olmadığını görelim. Bunun adı en azından “Kültürel Soykırım” dır.

Peki, konunun Uşak’la ne ilgisi var? Derseniz: bu insanlık suçuna maruz kalan Çerkes kavminden yaklaşık 700 aile de Uşak’ta ikamete mecbur tutulur. İşte genç araştırmacı Ömer Aşçı, bundan 152 yıl önce bu topraklara gelen Çerkezleri araştırır. Latife Uşaklıgil (Atatürk’ün eşi)’in Uşak’ta kalan aile uzantılarından amcazadesi Memduh Uşaklıgil’in eşi  Saadet Hanım Çerkez muhaciri, Türkiye Cumhuriyetinin İlk fabrikası Uşak Şeker Fabrikasının Kurucusu Nuri Şeker ise Kafkas kökenli Kırım Tatarı, Türkoloji ilminin önde gelen isimlerinden Uşak’lı Prof.Dr. Tuncer Gülensoy ‘da Kırım kökenli bir ailedendir.

Aşçı’ya göre, o dönemde Uşak’ta ikamete zorunlu tutan Çerkezlarin, Uşak Kültürüne katkıları da büyüktür. Uşak halılarındaki Çerkez motifi, suya kırılan yumurtadan yapılan “çılbır yemeği” hep bu Çerkezlerin Uşak kültürüne katkılarıdır. Hatta, Uşak’a esnaflığı öğreten de bu Çerkezlerdir.    

Şimdi bu Çerkezlerin dramına kısaca bir göz atıp, sözü genç araştırmacımız Ömer Aşçı’ya bırakalım:

ÖZGÜRLÜKLERİ UĞRUNA ÖLÜMÜ VE SÜRGÜNÜ SEÇTİLER

Uzun süre devam eden Rus – Kafkas savaşı sonunda Kafkasyalılar yenik düşer. Karadeniz sahil şeridinin Rusya için stratejik önemi vardır. Bu nedenle yerli halktan arındırılmalıdır ve öyle de yapılır.

Kafkasya’nın doğusunda yani bugünkü Çeçenya, İnguşetya, Dağıstan ve Osetya bölgelerinde görülmeyen sürgün uygulaması, Karadeniz kıyısı civarındaki Çerkes halklarına, Adıgeler, Abhazlar ve Ubıhlara uygulanır. Denize komşu olduğu için her türlü operasyona açık olan sahil şeridi, gelecekte sorun yaratmaması için yerli nüfustan sürgün yoluyla arındırılır. Osmanlı İmparatorluğu ve Rus Çarlığı Çerkeslerin sürgünü konusunda hemen anlaşırlar. Çarlık, boyunduruk altına almakta zorlandığı Çerkesleri stratejik konumu önemli olan bölgede bir arada tutmak istememektedir. Zayıf düşen ve sınır sorunları yaşayan Osmanlı ise savaşacak güç - asker olarak istihdam etmek istemektedir göç edecekleri.

21 Mayıs 1864 uzun yıllar süren Kafkas - Rus savaşları sonucunda, Çerkeslerin direnişinin kırıldığı gündür. Çarlık Rusyası askerlerinin bayram, Çerkeslerin yas günüdür. Ünlü tarihçi Kemal Karpat, 1859 - 1879 arasında göçürülen Kafkasyalıların, çoğu Çerkeslerden oluşmak üzere 2 000 000 civarında olduğunu, sağ salim Osmanlı Devleti'ne ulaşan muhacir sayısının ise 1 500 000 olduğunu belirtir ( Karpat, 1995: 69).

Sadece Trabzon’ da 53 bin civarında insan ölür. Ancak; Kafkasya'da yaşanan iç tehcirleri, Sibirya ve Orta Asya'ya sürülenleri, Balkanlardan Anadolu'ya, Bandırma civarından Güneydoğuya göçürülenleri ve diğerlerini de hesaba kattığımızda, kelimenin gerçek anlamıyla yurdundan sürülen Çerkes sayısı üç milyonu aşmaktadır. Çerkeslerin Kafkasya dışında en yoğun yaşadığı yerler, başta Türkiye olmak üzere, Suriye, Ürdün, Filistin, Mısır, eski Yugoslavya, bazı Avrupa ülkeleri ve Amerika gibi çok farklı ülkelerden oluşmaktadır.

Varna'da halen dört Çerkes köyü vardır ve özel kıyafetlerini ve dillerini muhafaza etmektedirler. Trablusgarp'a ( Libya) bir defada 1000 aile gönderildiği arşiv belgesi ile sabittir. Irak, Endonezya gibi hiç tahmin edilmeyecek ülkelerde dahi Çerkez varlığına rastlanmaktadır.

 

1864 ÇERKEZ SÜRGÜNÜ VE UŞAK YÖRESİNE İSKANI;

                                                                                      Araştırma: Ömer AŞÇI

1864 yılının Haziran ayında Osmanlı idarecileri eşliğinde Kütahya’nın Uşak kazasına  doğru ilerleyen 2000 kişilik bir kafile ilerliyordu. Kafile Kafkasya’dan geliyordu ve tifüs-ishal gibi hastalıklardan ölümler sıradan bir hal almıştı. Osmanlı idarecilerinin eşlik ettiği bu kafile “Çerkez” diye isimlendiriliyordu. Kafiledekilerin hakim kesimi Müslüman’dılar , onlara reva görülen sürgün görünümünde bir ölümdü. Uşak’tan önce ki güzergâhları Batum-Trabzon-Sinop-Ankara-Eskişehir istikametindedir.

Kafile Uşak kazasına yaklaşıyordu. Uşak halkı gelen kafileyi bütün misafirperverlikleriyle karşılamak için hazırlık yapıyordu. Uşak çarşısında ki hanlar hazırlandı. Kafile önce bu hanlara sonra Uşak halkının zaten kalabalık olan evlerinde ağırlandı. Bunların yerel halkla temasa geçmesi, önce bağırsak rahatsızlıklarını, çok geçmeden de tifüsü yaydı. Altı aylık bir süre içinde (Kasım 1874) hastalığa yakalananların sayısı Müslüman gruptan 500’dü ve bunların 200’ü hayatını kaybetti. Hıristiyanlardan da 100'ü hasta oldu ama onların içinde yalnız 20'si öldü.

Kafile tedavileri yapılıp, yorgunluklarını attıktan sonra Uşak kazasının kuzey-doğu yönünde ki köylerine iskân edildiler. İskân muhitleri konusunda bir bilgiye sahip değiliz.

UŞAK TABURUNU OLUŞTURDULAR

1864 yılında gerçekleşen bu iskanın; 1877 yılında gerçekleşen Rus Harbinde Şıpka Geçidi Muharebesine 200 kadar gönüllüden oluşan başlarında Tiridoğlu Mehmet Paşa'nın da bulunduğu (Paşa Hanı'nı yaptıran kişi) bir Uşak Taburu'nun da teşkiline ve katılma nedenine katkısı açıktır.

 

İskan faaliyeti için muhacirlerin daha kolay adapte olmaları amacıyla; Uşak kazası kuzey ve doğu cihetinde Murat Dağı eteklerinde ki ormanlık alanlar seçilse de Karahallı muhitinde de Çerkez muhacirlere rastlamak mümkündür. Uşak merkeze bağlı Ulucak köyü ve Sivaslı ilçesi Cinoğlu köyünün kuruluşu Kafkas muhacirlerini yerleştirme amacıyla kurulmuştur.

UŞAK’IN ÜNLÜ İSİMLERİ ÇERKEZ’Dİ

Çerkez muhacirler  Uşak sosyal hayatında  önemli şahsiyetler çıkarmışlardır. Latife Uşaklıgil(Atatürk’ün eşi)’in Uşak’ta kalan aile uzantılarından amcazadesi Memduh Uşaklıgil’in eşi  Saadet Hanım Çerkez muhaciri Adige kavmine mensup Çızamuxa Aşiretindendir. Türkiye Cumhuriyetinin İlk fabrikası Uşak Şeker Fabrikasının Kurucusu Nuri ŞEKER İse Kafkas kökenli Kırım Tatarı bir ailedendir. Türkoloji ilminin önde gelen isimlerinden Uşak’lı Prof.Dr. Tuncer GÜLENSOY ‘da Kırım kökenli bir ailedendir.

Uşak 1800’lü yılların ikinci yarısında Osmanlı devletinin en önemli ihracat kalemlerinden halıcılığın en çok üretim yapan ve en önemli merkezi konumundadır. Çerkez nüfus halı dokuma işine dâhil olmuş ve Uşak halıcılığına Çerkez modeli diye anılan bir motif katmıştır. "Ayna" tabir edilen iki ayrı renkte hazırlanmış bu modeli Uşaklılar yeni komsuları Tatarların bohçalarında nakış olarak görmüş ve halıya uygulamışlardır. Bu model çok tutulmuş ve değişik renklerde yüzlerce dokunmuştur. 

Uşak;  Kafkas göçünün gerçekleştiği dönemde Çerkez muhacirleri bünyesine kolayca adapte ederek hem savaşlarla azalan insan gücünü takviye etmiş hem de Çerkez adetlerinin Uşak kültürüne katılmasını sağlayarak yapısını güçlendirmiştir.

ÇERKEZLER NEDEN BURADALAR?

Slav milliyetçileri Rus halkını, “üçüncü Roma İmparatorluğunu kuruyoruz”, “barbarları topraklarımızdan atıyoruz”, “sıcak denizlere nihayet ulaşıyoruz” gibi sloganlarla harekete geçirilmiş Rus ordusu Çerkesya'da(kuzey Karadeniz) büyük bir soykırıma girişmiş 1 milyon çerkez Osmanlı topraklarına sürülmüş ve bu rakamın yarısı kadarı da soykırıma tabi kalmıştır.

6 Eylül 1859’da Doğu Kafkasya’da (Dağıstan-Çeçen-İnguş bölgesinde) efsanevi siyasi ve dini lider Şeyh Şamil’in esir alınmasından sonra Rusya bütün dikkatini Adige, Abaza ve Ubıhlara çevirdi.(Moskova civarındaki Kaluga’ya sürülen Şeyh Şamil, Rusların izniyle 1870’te hacca giderken İstanbul’a uğrayacak, bir yıl sonra Arabistan’da vefat edecekti.)

İlk adım General Melikov’un 1860’da İstanbul’a gönderilmesiydi. Abdülmecid’le yapılan anlaşma sonucunda Müslüman Kafkasyalıların küçük grup ve partiler halinde Osmanlı topraklarına göç etmelerine ilişkin mutabakat belgesi imzalandı. Bu anlaşma, ileriki yıllarda, Çerkeslerin ülkelerinden Rusya’nın zorlamasıyla değil gönüllü olarak ayrıldıkları yönündeki Rus tezine dayanak yapılacaktı. (Kemal Karpat’a göre bu anlaşma sadece 40-50 bin kişiyi kapsıyordu. Halbuki çeşitli kaynaklara gore 1858’den 1866’ya kadar 500 bin ila 2 milyon arasında mülteci Osmanlı topraklarına sığınacaktı. Bunların üçte biri Kırım Hanlığından, üçte ikisi Kafkasya’dandı)

1 milyonu aşkın Çerkes katledildi, daha fazlası vatanından sürgün edildi. 500 binin üzerinde insan sürgün yolculuğunda ve ilk yerleştikleri bölgelerde yaşamını yitirdi. Sadece Trabzon’da 53 bin Çerkes öldü. Vubıhların dilini konuşabilen kalmadı. Adıgelerin bir boyu olan Natuhayların adı bugün sadece tarih kitaplarında kaldı.

Osmanlı ve Çarlık Rusyası, Çerkeslerin sürgün edilmesinde anlaştı, çünkü Osmanlı'nın "göçmene" ve savaşacak güce ihtiyacı vardı. Osmanlı planlı bir iskân politikası uyguladı. Çerkesler, Osmanlı İmparatorluğu’nun sorunlu bölgelerine ve potansiyel tehlikelere karşı bariyer oluşturacak şekilde, Balkanlar'da Müslüman olmayan halkların civarına, Ortadoğu'da Suriye-Ürdün hattına, Anadolu'da Samsun-Hatay hattı üzerine, İstanbul çevresine, Marmara Denizi doğu ve güneyine yerleştirildi. Çerkesya halklarının 19. Yüzyıl’da yaşadığı büyük trajedinin üzerinden 151 yıl geçti. 21 Mayıs 1864 günü tarihe Çerkes soykırımının simgesi olarak kazındı.

ÇERKEZ KİME DENİR?

Osmanlı'da (ve ondan miras Türkiye ile Orta Doğuda) Çerkeş nitelemesi Adığeler dışında ayrıca Abazalar, Abhazlar, Osetler, Karaçaylar ve Balkarlar gibi farklı dil ailelerinden dilleri konuşan Kuzey Kafkasyalıları topluca belirtmek için yaygın biçimde kullanılır ve bu tanıma Çeçenler ile Dağıstan dillerini konuşan Kafkas halkları da dahil edilir.

Karadeniz ile Hazar denizi arasında uzanan Kafkas sıradağlarının üzerinde ve kuzeyindeki topraklarda yaşamakta olan, aralarında tarih boyunca etnik ve sosyo-kültürel açılardan yakın akrabalık ve birlik tesis edilmiş olan Abaza, Çerkez, Karaçay-Malkar, Oset, Çeçen-İnguş ve Dağıstan halkları “Kafkas Kültür Sahası” adını verdiğimiz kültürel coğrafyayı oluşturan Kafkasya halklarıdır. Yine Osmanlı Devleti tahrir defterlerinde Azerbaycan ve Karabağ Türkleri ile Ahıska Türkleri de “Çerkes” adı altında kaydedilmiştir. Bu da Çerkes teriminin bir etnik kimlik olmadığını, aslında Kafkasya’dan gelen muhacirler için yanlışlıkla kullanılmış genel bir terim olduğunu göstermektedir. Netice itibariyle Çerkes kavramı üzerinden yola çıkarak etnik kökenini araştıran kimseler, bu hususlara dikkat etmelidir.

Kafkasya halklarının sosyo-kültürel yapıları Kafkasya’yı dışarıdan etkileyen çeşitli kavim ve medeniyetlerle olan ilişkiler neticesinde şekillenmiştir. Tarih öncesi devirlerden orta çağa kadar, gerek ticaret amacıyla, gerekse savaşlar ve fetih yoluyla Kafkasya’ya giren eski Anadolu ve Mezopotamya kabileleri, Yunan, Roma ve Ceneviz ticaret kolonileri, Kimmer-İskit gibi proto-Türk kavimleriyle Hun-Bulgar, Alan, Hazar; Kıpçak gibi Türk kavimleri Kafkas sosyo-kültürel yapısının temel taşlarını oluşturan medeniyet unsurlarını da beraberlerinde Kafkasya’ya getirmişler ve Kafkasya halklarının etnik ve sosyo-kültürel yapılarının şekillenmesinde önemli rol oynamışlardır. (Tavkul 1997: 140)

 

Ünlü seyahatnamesinde Evliya Çelebi, 1666 yılında Osmanlı Devleti tarafından Kırım hanlığından alınan Mehmet Giray Han ile yaptığı gezide uzun uzun Kafkasya’dan ; “Kafir ve müslüman değillerdir. Kendilerine kafir deseler kızarlar, behey müslüman desen göz yumarlar. Haşır ve neşri inkar ederler... Çerkeslere kafir desek aman vermeyip öldürürler. Lailaheillallah derler. Ama semiz domuzları kuyruğundan yerler. Oruç tutmazlar, namaz kılmazlar” diye bahseder.

                                                                   Söyleşi: Salih KILINÇ

Uşak'ın ağırlıklı olarak hamurişleri tanıtıldı! Çömlek eti ve Karahallı ciğeri proteinli yemeklerin başında geldi!
Uşak'ın ağırlıklı olarak hamurişleri tanıtıldı! Çömlek eti ve Karahallı ciğeri proteinli yemeklerin başında geldi!
İçeriği Görüntüle