Gündem

ADALET ER GEÇ TECELLİ EDER

HZ. DAVUD DÖNEMİNDEKİ TEMBEL HİKAYESİ VE UŞAK’TA KENTSEL DÖNÜŞÜM

Abone Ol

Sevgili okurlar… Bugün sizlere Hz. Davud döneminde yaşanan bir olayı ve haksız elde edilen kazancın bir şekilde elden gideceğini yazacağız… İki tane hikaye… İlki tembelin duasıyla başlayan ve adaletin nasıl olduğunu gösteren türden. İkincisi de benzer özellikler taşıyan bir öykü… Zaman, mekan ve olaylar belki farklı ama, adalet olgusu hep aynı… Nedense hiç değişmiyor. İlahi adalet er veya geç tecelli ediyor. Dilersiniz önce Hz. Davud (AS) döneminde yaşanan bir olayı anlatıp kendi olayımıza geçelim:

TEMBELİN DUASI….

Hz. Davut zamanında bir adam vardı. Her yerde ve herkesin yanında durmadan:"Yarabbi bana zahmetsiz ve eziyetsiz bol rızık ve servet ver, beni tembel, hor, hakir ve miskin yaratan sensin. Yarabbi madem ki beni böyle yarattın, rızkımı da bana çalışmadan zahmetsizce ver," diye dua ederdi. Adam gece gündüz her yerde bu duayı ededursun, herkes bu hâlinden dolayı ona güler, onunla alay ederdi: "Rızık çalışarak elde edilir, bu adam deli mi, yoksa sarhoş mu ki böyle dua edip duruyor. Bu devrin Allah elçisi Hz. Davut bile bunca hünerine, sesinin bunca güzelliğine rağmen çalışıp çabalıyor, rızkını elde etmek için, bu adam şaşırmış olmalı," diye düşünürlerdi.

Halkın alay etmesi, hakkında böyle düşünmesine kınamasına, aldırmadan durmadan duasına devam ediyordu. Adam böylelikle halk arasında: "Boş ambarda peynir ekmek arıyor," diye şöhret buldu.Günlerden bir gün bir seher vakti yine böyle dua edip dururken bir öküz geldi, adamın kilitli olan kapısını boy-nuzlarıyla zorlayıp kırarak içeriye girdi. Adam kalkıp öküzü kesti, başını gövdesinden ayırdı. Gövdesinin derisini yüzmek için alıp kasaba götürdü.

Bir müddet sonra öküzün sahibi çıkıp geldi, bağırıp çağırmaya başladı:

"Bre ahmak, bre tembel, bre kötü insan senin olmayan bir öküzü nasıl kesip yersin!..," dedi.
Adamı alarak Hz. Davut'un yanına götürdü. Meseleyi Hz. Davut'a anlattı.

"Bu adamdan davacıyım öküzümü, haksız yere kesip yedi hakkımı ondan al!" dedi.

Hazreti Davut bu işte-bir başkalık olduğunu anladı:

"Bu dava hakkındaki hükmü benden hemen istemeyin, kararımı yarın vereceğim," dedi.

Bunun üzerine davacı ve halk dağılıp gitti. Hz. Davut bir kenara çekilerek, bu işin hakikatini, kendisine bildirmesi için Allah'a (c.c.) yalvardı.

* * *

Ertesi gün öküzün sahibi şikâyetçi olduğu adamı da alarak Hz. Davut'un huzuruna geldi, kalabalık bir grup halk da işin sonunu merak ettiği için oraya toplanmıştı.

Hazreti Davut öküzün sahibine:

"Gel sen bu öküzü, bu müslüman kardeşine bağışla," dedi.

Bunu duyan adam feryat etmeye başladı:

"Ya Davut bu nasıl bir adalettir, benim hakkımı gasp etmek sana yakışır mı? Ey ahali şahit olun Hz. Davut bile bile benim hakkımı kayıp ediyor," dedi.

Bunun üzerine Hz. Davut:

"Buna razı olman senin için daha hayırlıdır. Sızlanmayı bırak da gel buna razı ol," dedi.

Adam sesini daha da yükseltmeye daha çok bağırıp feryat etmeye başlayınca:

Hz. Davut:

"Malının yarısını da senin öküzünü kesip yiyene bağışlaman lazım," dedi.

Bunu duyan adam deliye döndü, halk da söylenmeye başlamıştı:

Hz. Davut: "Eğer razı olsaydın bu senin için çok hayırlı olurdu," dedi.

Sonra halka döndü öküzün sahibini göstererek: "Bu adamı yakalayın çünkü bu bir katildir. Ve suçlu diye karşıma getirdiği şu adamın babasını falan zamanda felan yerde, filan ağacın altında öldürdü, başını keserek bıçakla birlikte şehir dışında felan yerdeki ağacın altına gömdü yürüyün oraya gidelim," dedi. Hz. Davut'un bahsettiği ağacın altına geldiklerinde Hz. Davut: "Şurayı kazın," diye işaret etti. Gösterilen yeri kazınca adamın başını ve yanında bıçağı buldular, bıçağın üstünde katilin ismi vardı. Hz. Davut öküzün sahibinin, öküzü kesen adamın babasının kölesi olduğunu efendisini öldürüp bütün mallarını aldığını söyleyerek katili cezalandırdı. Böylece adalet yerini bulmuş oldu.

 KENTSEL DÖNÜŞÜMDE HERKESE HAKSIZLIK MI YAPILIYOR?

Hz. Davut, feraseti ve adaletiyle önemli bir gerçeği ortaya çıkarıyor. Aslında Hz. Davut döneminde yaşanan bu olayın benzerleri bugün hala görülüyor. Uşak’ta Mesut Apaydın döneminde başlayan bir Kentsel Dönüşüm projesi var. Projenin uygulandığı alanda genişçe yeri olan bazı vatandaşlar dava açıyor ve haklarını alamadıklarını iddia ediyor. Hak hukuk evrensel bir kavram…

            Neyse sözü fazla dolandırmayım… Uşaklı bir ziraatçi vardır ve buna vakti zamanında devlet arazi verir. Kentteki güzel yol üstü bir yerde tarım yapılsın diye verilen arazide tarımsal hiçbir faaliyet yürütülmez. Çünkü bu vatandaş, bir devlet kurumunda çalışmaktadır. Derken devletin tarım yap amacıyla verdiği arsaya bir restoran yapılır. Burada alkollü içki satışı da yapılmaktadır. Devletin verdiği arsadaki işletmeyi çalıştıramayan bu zat, çareyi restoranı satmakta bulur ve buradan elde ettiği gelirle, bugünkü kentsel dönüşüm alanından yer satın alır. Aldığı mekanları kiraya verir ve yıllarca gelir elde eder. Gel zaman git zaman bu alanda kentsel dönüşüm projesi hayata geçirilir. Hayata geçirilen bu proje ile alınan mekanlar ciddi ölçüde küçülecek ve yine de belli bir pay alacaklardır. Fakat iş davalık olur ve proje sürüncemeye girer.

            Sevgili okurlarımız, haksız kazanç bir gün bir şekilde elinizden çıkar. Allah adaletinden asla sual olmaz. Gerçekten haksızlığa uğrayanlar bir şekilde haklarını alırlar. Ama bu şekilde kazanç elde edenlerin de verecekleri hesap elbet vardır..